19 Aralık 2018 Çarşamba

ARABA SEVDASI/RECAİZADE MAHMUT EKREM Eser Tahlili

      İstanbul’da genç insanlar arasından başlayan alafranga hayat özentisinin romanlarındandır. Gençlerin batılı görünme havası ile hem kendilerini hem de  ailelerini nasıl sarstıklarını anlatır. Recaizade, Araba Sevdası’nda gençlik senelerinin kronolojisini yapmak istemiştir. Çünkü biliyoruz ki hiçbir muharrir yoktur ki, kendi neslinin hikâyesini bir defa olsun yazmasın. Namık Kemal’in İntibah’ı Hâmid’in Garam’ı ve Mithat’ın Felatın Bey ve Rakım Efendi’si hep nesil hikayesidir. Bu bakımdan da Araba Sevdası ve bu romanlar tipik devrin aynasıdır.
     Romanın konusuna bakacak olursak Bihruz Bey bir paşa çocuğudur. Yarım yamalak bir tahsil görmüş ve şımarık büyütülmüştür. Anne ve babanın çocuklarını bu denli şımarık büyütmesi Bihruz Bey’in kendini tanımasına fırsat vermemiştir. Sadece romanda değil, hayatımıza baktığımızda çoğu ailenin çocuklarının zorluk yaşamadan büyümesini istediğini görüyoruz. Oysa zorluk gören bir çocuk gelişme aşamasında yaşadıklarından ders çıkarır ve  aklı başında birey olma yolunda ilerler. Bihruz Bey böyle bir zorluk yaşamaz. Paşa babası ölünce kendisine ve annesine o dönem için büyük bir servet kalmıştır. Bihruz Bey bitmeyecek sandığı bu serveti harcamaya koyulur. Arapça ve Farsça hocaları onu terk ederler. Bunlara karşı Fransızca hocasını bırakmaz. Öğrendiği bilgilerle girdiği her ortamda yersiz bir şekilde Fransızca konuşur. 
     Bihruz Bey’in bir diğer merakı da başta Çamlıca olmak üzere seyir yerlerinde at arabasıyla araba kullanmak ve her vesiliyle kendini göstermektedir. At arabasının üstünde sırf süslü görünmek için kışın ince ceketle araba sürer, yazın kızgın güneşlerde haşlanır. Unutmayalım ki o senelerde moda olan Çamlıca, o dönemde her romancının eserinde mevcuttur. Bu demektir ki yazarlarımız da bu şehirli modasından kuvvetle müteessir olmuşlar ve onu vermek istemişler. Araba Sevdası’nın bu eserlerden farkı, onlardan çok sonra yazılmış olmasıdır.
    Romanda asıl kahraman Bihruz Bey’in parasını tam olarak ödemediği ve elinden alındığı arabasıdır. Kitabın adından da Bihruz Bey’in arabasına ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Hayatta sadece arabasını bilir, tanır. Onu sürekli Çamlıca yollarında sönen tekerleklerin üstünde görürüz. Bihruz Bey’in arabasının elden çıkmasına üzülmemesine, yeni bir mal satarak temin edeceği düşüncesi beni bir okuyucu olarak hayretlere sürükledi. Değer verdiğim ve hayatımın odak noktası olan eşyalar, insanlar hayatımdan bir şekilde ayrıldığı zaman içimde boş bir kuyu açılır. Kuyuyu doldurmak için hayatımdan başka değer verdiğim hiçbir şeyi çıkarmam. 
    Araba Sevdası’nda her şey moda, gelip geçicidir. Bihruz Bey son derece yetersiz bir eğitim almıştır. Buna rağmen gösteriş meraklısı, kibirlidir. Araba Sevdası sayfalar boyunca hakikaten yerleşmiş olanı ve  kökleriyle yaşayanı beyhude arar. Bihruz Bey’in etrafına bakış açısında bile bu geçicilik vardır.
    Romanın işleyişine devam ettiğimizde, bir gün Bihruz Bey’in Çamlıca’da rastladığı genç bir kadına tutulduğunu görüyoruz. Bihruz Bey’in hakikatte asîl bir aile kızı zannettiği  bu kız, uygunsuz bir kadındır. Bihruz Bey bir taraftan şuursuzca servetini tüketir, bir taraftan da bir daha göremeyeceği kadının hayallerini kurar. 
    Arabadan sonra hikayede en mühim yer yalandır. Bihruz Bey’in yakın akrabası Keşfî Bey tam bir yalancıdır. Bihruz Bey’e Çamlıca’da aşık olduğu kadının öldüğünü söyler. Bihruz Bey daha sonra başkan yerde rastladığı aynı kadını sevdiğinin kız kardeşi sanarak mezarını sorar. Fakat anlar ki sevdiği ölmemiştir.  İşte o devrin romanının en mühim tipi Keşfî Bey’dir. Çünkü Bihruz Bey’i acı bir duruma sürüklemiştir. 
    Romancılar nünune-i imtisal tipler yaratırlar. Edebiyatımızda bunun ilk örneği Rakım Efendi’dir. Rakım Efendi örnek alınacak bir tiptir. Bir de  örnek alıp asla benzemememiz gereken tipler vardır. Bihruz bey de buna örnektir. Hayatını yalanlarla, kibirle, bencillikle geçiren bir karakterin davranışlarını hoş görüp örnek almak mümkün değildir. 
    Bütün roman bir yalana  benzer. Ölüm, yaşananlar bile bir yalandır. Bütün bu yalanların içinde tek bir gerçek vardır: Para işleri. Ekrem Bey’in bahsettiği devirde de o kadar mesele içinde yalnız para meselesi ağır basıyordu. Buradan da romanın bir devir romanı olduğunu anlayabiliriz. Bu terbiye ve değerler yokluğunda Recaizade en sarih diliyle konuşur. Romanda arabadan, Çamlıca’dan sonra kitabın bir diğer kahramanı da Bihruz Bey’e aşkı öğreten La Belle Héléne operetidir. Bu operet kitabın hem manasını hem de bahsettiği alemin seviyesini verir.   
     
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder